Gizli şeyleri ile ilgili ironik kısım, ortaya çıktılarında sıradan olmalarıdır. Daha sonrasında ise kimse neden böyle gizli kaldığını anlamaz. Mesela Ferrari bu otomobili de büyük bir gizlilikle inşa etti. Ancak görünen o ki bu büyük gizlilik sonucunda ortaya hiç de yadırganmayan bir model çıkmış oldu; keşke seri üretime de geçse…
Ancak aracı tasarlayan Carrozzeria Touring firmasının verdiği bilgiye göre 5 şanslı koleksiyonerin bu araca sahip olacağı belirtiliyor. Tabii ki fiyatı da araç gibi özel olacak.
Bu araç tasarlanırken altyapısında F12 platformu kullanılmış olmasına rağmen tasarımında 1948 model 166MM modelinden esinlenilmiş.
Firma bu araca Berlinetta Lusso adını vermiş.
Ferrari Berlinetta Lusso
Bu araç aslında eski usul bir İtalyan; elde imal edilmiş; motorunda turboya ver verilmemiş ve safkan performans için yaratılmış. 1926 yılında kurulan Carrozzeria Touring Superleggera isimli şirket ürettiği çılgın modellerle biliniyor. Alfa Romeo Disco Volante Spyder, Bentley Continental Flying Star ve Maserati temelli Bellagio Fastback firmanın bu kadar prestijli olmasını sağlayana araçlar olarak biliniyor.
Genel olarak seri üretim modeller üretmeyen firma ultra zenginler için hayallerinin otomobillerini üretmesiyle biliniyor.
ONLARIN İŞİ HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK
Ferrari ile ilgili haberleri takip ediyorsanız firmanın araçlarına yapılan değişiklikleri çok yakından takip ettiğini ve kendi standartlarına uymayan değişikliklere asla izin vermediği bir sır değil. Ülkemizde de efsane haline gelen Ferrari’ye LPG uygulanması sonucu firmanın aracı geri alması da buna bir örnek.
Carrozzeria Touring ise yaptığı işte o kadar iyi ki bu aracın sonradan yapılmış olduğun anlamak mümkün değil. Araçta pek çok parça sıfırdan imal edilmesine karşılık güncel Ferrari modellerinin tasarım çizgileri kullanıldığı için sanki raflardan alınan parçalardan araç hazırlanmış gibi bir görünüm ortaya çıkmış. Anca gelin görün ki her ne kadar firma açıklamasa da bu aracın ortaya çıkması için 1 yıllık süreye ihtiyaç duyulduğu gelen duyumlar arasında.
Bu aracın F12 modelinden ayrıldığı pek çok nokta var. Örneğin kardeşine göre çok daha sofistike hazırlanan modelde firma 3 ana unsura dikkat etmiş. Motor için uygun alan, bagajlar için yeterli kapasite ve 2 kişilik iç mekanda yolcuların rahatça seyahat edebileceği bölüm.
Bu uğurda motor yerleşiminden iç mekan değişikliklerine kadar pek çok konuda çalışma yapılmış ve optimum sonuçlar elde edilmiş.
Tüm bu çalışmalar sonucu bu otomobil köklü GT kültürünün güncel temsilcisi halini almış.
HER DETAYI ÖZENLE DÜŞÜNÜLMÜŞ
Louis de Fabribeckers, aracı tasarlayana ekibin başındaki isim bu aracı uzun süredir hayal ettiğini belirtirken ana unsur olarak aracın doğal görünmesi üzerinde çalıştıklarını belirtiyor. “Ben uzun zamandır böyle bir otomobil üretmek istiyordum. Ancak bir türlü fırsat olmamıştı. Sonuçta bu tasarım fikri ortaya çıkınca şimdiye kadar tasarladığım en özel model üretilmiş oldu. Aracın standart üretim gibi görünmesi de tasarımın ne kadar başarılı olduğunun en önemli kanıtı” ifadesi ile sonucun içine ne kadar sindiğinin en önemli ispatı.
Tasarım şefine göre aracı tasarlarken en büyük zorluk tavan çizgisinin şeklini oluşturmakmış. Araçta istenilen 3 bölümlü gövde fikrini ortaya çıkarmak için tavan çizgisinin belirleyici olduğunu belirten Louis de Fabribeckers’e göre uzun denemeler sonucu nihai şekil ortaya çıkmış. “Daha farklı tasarımlar belki tüketicilerden daha fazla beğeni alabilirdi ancak o zamanda bagaj kapasitesi yeterli olmayacağı için bu aracı günlük kullanamayabilirlerdi” diyor.
F12 modeline kıyasla daha dar ve yayvan olan ızgara aracın karakteristiği için ne önemli parçalardan biri. Şefe göre bu gibi küçük detaylar aracı hem farklılaştıran hem de özgünleştiren aksesuarlar. Örneğin araçtaki çizgilere bakıldığında insanların aklına BMW Mini Vision Concept veya Lamborghini 350 GT gelmesi sürpriz değil, bilinçli bir tercih.
Aracın gövdesinde pek çok bileşen kullanılmış. Kimi alanda çalışmanın verdiği rahatlık nedeniyle kimi alanlarda ise performans nedeniyle alüminyum ve karbon fiber kullanılmış. Ancak egzoz sisteminde paslanmaz çelik, jantlarda ise özel yapım alaşımlar kullanılmış.
Araç bu kadar özel olunca boyası da standart renk paletinden seçilmemiş. Azzurro Nioulargue isimli bu boya Akdeniz’den esinlenilerek hazırlanmış ve farklı ışıklar altında yaptığı renk geçişleri ile görsel bir şölen yapıyor. Ne yazık ki bunu canlı görmek lazım; fotoğraflarda anlaşılması çok zor. Ben şanslıyım ki bu dikkat çekici detayı görebildim.
Sıra geldi iç mekana… Burada da F12 ile ortaklıklar var olmasına rağmen dikkatli gözlerin seçebileceği farklılıklar yapılmış. Örneğin iç mekandaki deri döşeme daha farklı bir malzemeden kaplanırken Ferrari logoları da çıkartılarak firmanın logoları araca uygulanmış. Bununla birlikte 3’lü havalandırma kanallarında da değişiklik yapılmış. Bu gibi küçük detaylar zor fark edilebilir ancak zaten amaç da bu… Standarda yakın görünüm ama bir şekilde farklılık…
Direksiyon ve koltuğun ayarları ile ideal sürüş pozisyonun bulmamak neredeyse imkansız; sizi saran koltuklar sportif hisleri ile ön planda olsa da konfordan da ödün veremeden tasarlanmış. Ancak merak etmeyin firma burada da aracı alacak kişiye göre koltuğu elden geçirerek ona uygun halde üretiyor.
Orta konsol sürücü odaklı hazırlanmış. Önünüzde Ferrari’den alınan 10 bin d/d’lik devir saati sizi yola çıkartmak için sabırsızlandırıyor.
Hadi o zaman bu çağrıya sessiz kalmayalım ve yola koyulalım….
LOGOSU OLMAYAN BİR FERRARI
Yola çıktığımda ilk dikkatimi çeken şey aracın sürüş karakterinin F12 modeli ile büyük benzerlikler taşıması. Her ne kadar araca eklenen parçalar ve tasarım nedeniyle ağırlık merkezinden rüzgar direncine kadar pek çok bileşen değişmiş olsa da sonuç muazzam.
Hala çok iyi yol tutuyor, hala gaza dokunduğunuz anda atlamaya hazır ve hala istendiğinde son derece konforlu ilerleyebiliyor.
V12 motorun kulakları okşayan homurtuları gaza bastığınız anda iç mekanda yankılamaya başlıyor. Vites geçişleri de sürüş modlarına bağlı olarak çok hızlı ve agresif olabiliyor. Buna karşılık kesinlikle Ferrari genleri aracın içine işlemiş; logoları çıkartılmış olsa da o hala bir Ferrari.
Biraz da dünyevi şeylerden bahsedelim. Mesela bu araç için istenen bedel ve teslim süresi gibi… Firma bu aracı sadece 5 adetlik kota ile üreteceğini ve bu sayıyı artırmayı düşünmediğini birkaç kez tekrar etti ve öyle de yaptı. Yani zengin olmak bu aracı almak için yeterli değil; hız da şart. Yapılan değişiklikler için firma 400 bin Euro dolayında bedel talep etti. Ancak yanlış anlaşılma olmasın bu bedele donör Ferrari F12 dahil değil. Bunu da dahil edince fiyat gerçekten ultra zenginliği mecbur kılıyor. Şu anda ikinci elde bu araçtan bulmak mümkün ancak fiyat birkaç milyon Euro’yu geçiyor.
