En iyi arkadaşımız, en iyi yol arkadaşımız, hatta başka bir tanımla en iyi sırdaşımız, çoğu zaman sevgilimizden bile daha çok dinlediğimiz yol gösterenimiz… Nerede olduğunuzu, nereye nasıl gidebileceğinizi, ne kadar yol katettiğinizi, yolunuzun ne kadar kaldığını, hızınızı ve daha bir çok bilgiyi sizinle paylaşan bu ajan nasıl oldu da hayatımızın içine bu kadar girdi?
Nedir GPS? Dünya üzerinde, herhangi engelsiz bir görüş hattında, dört veya daha fazla uydusuyla her türlü hava koşulunda yer ve zaman bilgileri sağlayan, 24 uydunun ve yedek uyduların birleşiminden oluşan uzay tabanlı uydu navigasyon sistemidir.
İşin formülü…
Navigasyon sisteminde 3 ana bölüm vardır. Donanım, yazılım ve harita.
Yol göstereninizin çok iyi bir gezgin olduğundan hiç şüpheniz olmasın. Uyduların her biri, her 12 saatte bir dünyayı turlar. Bu uydulardan zaman, konum ve hızın belirlenmesi için cihazlarımıza radyo sinyalleri yollanır. GPS sinyalleri kullanılarak konum tespit edilir, cihazdan alınan koordinatlarla harita üzerinde rota çizilir, görsel ve sesli olarak bize aktarılır.
Bir yer belirleme sistemi olan GPS’in belirlediği yer, haritayla birleştirildiğinde önünüzdeki yol şekli, yolculuk süresi, sürüş yönü (pusula) gibi bilgilere hakim oluruz. Ayrıca cihazda iletişim sağlayan bir SIM kart varsa ”uzaktan araç takip” için de kullanılabilir. Harita bu anlamda oldukça önemli bir birimi temsil eder. Normal haritadan farklı olarak hız ve yön bilgileri, kısıtlamalar, kurallar ve ilgi çekici noktalar da verilir. Çevreye hakimiyet burada başlıyor.
İlk GPS uydusu 1989 yılında fırlatıldı
Hayatımıza yeni girmiş gibi gözükseler de bu teknoloji aslında oldukça eski.
İlk olarak II. Dünya Savaşı’nda gemiler ve uçakların uzun mesafe gidebilmeleri için askeri amaçlı olarak Amerikan Ordusu tarafından kullanıldı.
1983 yılında Kore uçağının navigasyon hatası yüzünden, Sovyetler Birliği tarafından Sovyet hava sahasına girdiği sebebiyle vurulmasının ve 269 yolcunun tamamının hayatını kaybetmesinin ardından dönemin başkanı Ronald Reagan bu tür hataların gelecekte de yaşanmaması için GPS kullanımını ve GPS’e ulaşımı halka açtı. Otomobillerdeyse bu sistem ilk kez 1996 yılında kullanılmaya başlandı.
Teknoloji öyle başarılı ilerledi ki yeni kuşak otomobillerde ”assisting drive” sistem özelliğiyle keskin virajlı yollarda gece giderken farların açısının viraja göre döndürülmesi yine bu sistemle sağlanıyor.
Üstelik sadece yolları değil, hayatımızın her alanını G.P.S harfleri sarmış durumda. GPS’ler sadece yol bulma için değil başka amaçlarla da kullanılıyor. GPS’li ayakkabılardan tutun da saatlere, telefonlara kadar. Telefonlarımızın baz istasyonlarıyla bağlantı kurularak zaman ayarlamaları da yine bu sistemle yapılabiliyor. Hatta bu teknolojinin en güzel kullanım alanı ise güvenlik ve sağlık. Alzheimer hastalarının konumlarını belirlemek için kullanılıyor olması GPS’leri benim yönümden daha sevecen yapıyor. Balık tutarken kayalıkların nerede olduğuna kadar görebildiğim bu teknoloji en büyük alkışı hak ediyor. Bir çok film sahnesinde sokak başındaki gökdelenin ufacık camında bekleyen keskin nişancıyı gösteren sisteme hayran kalmamak mümkün değil.
Eve 5 dk uzaklıktayım diyen sevgilinizi pencere başında beklerken gerçekte nerede olduğunu görebilme lüksü de en kadınsı ve en vazgeçilmez dürtü. Seviyoruz seni GPS 🙂
Ama hemen şunu da belirtelim, hiçbir GPS yeryüzünde olan bir şeyi takip etmez. Sadece tek taraflı sinyal bildiriminde bulunurlar ve bu sinyallerin haritalanması navigasyon şirketinizin görevidir.
Peri masalları v.s GPS hikayeleri…
Hepimizin başından böylesi komik bir hikaye geçmiştir. GPS sizi gün gelir hiçbir şeyin ortasına bırakıverir ve sakin ses tonuyla ”hedefinize ulaştınız” der ve o an çıldırmamak mümkün değildir. Ya da çoğu zaman kapalı yollar güncellenmediği için sürekli sizi kapalı yollara sokar ve harita üzerinde karmaşık çizgilerle resmen noktaları birleştirme oyunu ardından oluşan ilginç çizimler çıkar ekranda. Hatta beni İstanbul’dan Balıkesir’e Ukrayna üzerinden götürmek isteyen GPS’in benim iyi bir gezgin olduğumu anlamış olması büyük sürprizdi!
Başıma gelen en komik GPS hikayesiyse; toplantıya gitmek üzere gideceğim mekanı bulmak için kullandığım GPS’i tamamen kapatmayı unuttuğum için, toplantı odasının kapısını çalıp içeri girdiğim anda telefonumdaki GPS’ten ”Yanlış rotaya girdiniz, hemen U dönüşü yapıp geri dönün” sinyalini duymaktı. Yüce GPS, sakin bir ses tonuyla bana seslendi, toplantının sonucunu tahmin edersiniz tabii, iş sonuçlanmadı. Eee tabii yanlış rota. 🙂
Navigasyon üzerinden sosyalleşme
Kullanıcıların kendi cihazları üzerinde harita bilgilerini güncelleme ve diğer kullanıcıları tarafından yapılan güncellemelerden yararlanma imkanı sunması, cihazları ön plana çıkartıyor.
Vazgeçilmez olan ve çoğu zaman rotanızı şenlendiren bir diğer konu da güzargahınıza bırakılan notlar. Kimi zaman çok güldüren, kimi zaman çok düşündüren, kimi zaman da hayat kurtarıcı anlamda bilgi içeren tüm bu mesajlar şirketlerin sistemlerini geliştirmeleri için de büyük yardımcı.
Kimse dört dörtlük değildir
Aslına bakarsanız bu teknoloji hata kabul etmiyor, ama ”hatasız kul olmaz” diyerek biraz melankolikleşiyorum. Anlattığım tüm GPS yanılmalarını hepiniz yaşamışsınızdır. Bu durumlarda yol kenarı gönüllü abilere, ablalara, amcalara, teyzelere yani bilirkişilere başvuruyoruz.
Unutulmaması gereken bir detay var. Gerçekte hatayı yapan GPS uyduları değildir. Uydular hiçbir haritalama bilgisi yollamaz. Oluşan hatalar bu uydu sinyallerini kullanarak haritalandırma yapan özel sektörler sebebiyle ortaya çıkar. Sinyal bozuklukları, yetersiz algoritma, güncellenmemiş data ve varış noktasının yanlış belirlenmesi bu hataların tek sorumlusudur.
GPS’lerin sizi bilmediğiniz yollara soktuğuna sıkça şahit olmuşsunuzdur. Keşif ruhlu bu tavrı her zaman sevmişimdir. Elbette yolun sonunda yeni bir dünya keşfetmek zorunda kalmamam kaydıyla. Peki neden farklı yolları tercih ederler? Kısa yolları nasıl bulurlar? Elbette bahsettiğim keşifçi ruhundan dolayı değil. 1996 yılından beri Garmin’in tek yetkili distribütörü olarak kullanıcılara hizmet veren Baytekin Teknik Cihazlar’dan Satış Müdürü Hasan Güder’e bu konuyu danıştığımda her yolun bir hız değeri olduğunu öğrendim. Navigasyon yazılımındaki algoritma ile cihaz hangi yoldan daha hızlı ve kısa sürede gidilecekse oradan götürür. Hız belirlenmesi yol üzeri tüm detaylarla şekillenebiliyor. Kullanılan yoldaki hız limiti 30 km/s ise ve güzergahta da okul geçişleri varsa hız 20 km/s’ye düşmekte. Bu durumda cihaz sizi daha hızlı gidilecek olan başka yola yönlendirir.
GPS pilotları
Bu teknoloji dünyasında ”GPS pilotları” diye bir tanım yok elbette ama kim bu yolların dedektifleri? İnsan merak edemeden duramıyor. Yol bilgileri nasıl toplanıyor, insan gücü bu alanın ne tarafında, çizim yapmak ve veri toplamak üzere gün boyu yollarda olan bir ekip mi var? Bu merakımı alanında profesyonel olan Sayın Hasan Güder cevaplandırıyor;
”Dünyada ve ülkemizde dijital harita datası üreten firmalar mevcut. Bu firmaların sahada ekipleri olur ve sokak sokak gezerek dijital haritanın ham datasını toplarlar. Daha sonra bu datalar yazılım ekipleri tarafından navigasyon yazılımı ile birleştirilir ve size yön tarifi yapabilen navigasyon yazılımlı harita datası sağlarlar. Bu firmalardan belli başlıları ülkemizde Başarsoft, dünyada ise Navteq (HERE Map) ve Teleatlas’tır. Trafik verilerini de genelde harita firmaları sağlar. FM bandı üzerinden yayın yaparlar. Bu veriler sokakta gezen araçlardaki araç takip sistemlerinden, yol kameralarından alınıp işlenir ve cihazların okuyabileceği şekilde gönderilir. Trafik verileri genelde telefonlarımızdaki yazılımlardan (arkada çalışan algoritma sizin araçla mı yoksa yaya mı olduğunuzu analiz edebiliyor), araçlardaki takip sistemlerinden toplanır.”
Navigasyonların liderleri
Günümüzde sektörün en eski ve en güçlü firmaları olan Amerikalı Garmin ve Hollandalı TomTom dünyanın lider navigasyon cihazı markaları arasında ilk sıradalar. Amerikan markası Garmin, diğer tüm cihazların yanında özellikle otomotiv, outdoor ve spor ürünlerinde uzak ara liderliği bulunmakta.
Garmin firması 1989 yılında Gary Burrell ve Dr. Min Kao tarafından kurulmuş. 1990 yılından itibaren de GPS cihazları üretimine başlamıştır. Bugünkü piyasa değeri yaklaşık 20 milyar dolar. Ürün gamı; outdoor, marine, otomotiv, havacılık ve spor ürünleri olarak ayrılıyor.
İlk üretilen GPS cihazları Amerikan ordusunun kullanımı için yapılmış. 1991 yılında uyduların sivil kullanıma açılmasından sonra ürünlerini son kullanıcılar için de tasarlamaya başlamış. 2000’li yılların başlarından itibaren haritaların dijital ortama geçmesi ile birlikte araç navigasyon ürünleri de üretmeye başlamışlar.
Ülkemizde araç navigasyon cihazları pazarında ortalama % 35’lik bir pazar payına, marine ürünlerinde %25, outdoor (El Tipi GPS) ürünlerinde %70 ve spor ürünlerinde de ortalama %80’lik bir pazar payına ulaşmış bulunan Baytekin Teknik Cihazlar müşterilerine en iyi hizmeti vermek için çalışıyor.
Tomtom ise, 2008 yılında Türkiye’de faaliyetlerine başlamış. Türkiye’de kendi yapılanmasını kuran TomTom navigasyon cihazları, pazarında Avrupa’da %50, ABD’de %25 paya sahip.
Navigon, Piranha, Mio, Navitech, Navia, Navking gibi markalar da pazarda yerlerini aldı.
KITT’ten sonra gelen otomotiv sektörünün ”KITT”leri
Otomotiv sektörünün devleri donanımları içinde navigasyonlara büyük önem veriyor. Zaten artık standart donanım paketlerine dahil edilmiş olan navigasyon cihazlarını her yeni araçta görmek mümkün. Mercedes, Honda, Volkswagen, MINI, BMW gibi otomotiv firmaları Garmin’e ait cihaz veya yazılımı OEM olarak araçlarında kullanıyorlar. Bu firmalarla birlikte Garmin markası otomotiv sektöründe dolaylı olarak da lider firma konumuna geliyor. Baytekin Teknik Cihazlar’ın Satış Müdürü Hasan Güder, yıllık ortalama navigasyon cihazı satışlarının 25.000 adet civarlarında olduğu bilgisini verdi. Bu rakamlar vazgeçilmezimiz haline gelen navigasyon cihazlarının hakimiyetini ispatlıyor.
Otomobil firmaları da tercihlerini yaparken öncelik olarak güncellenmeye ve rahat kullanıma dikkat ediyor.
Söyle bana Frans Duryea
İlk yol haritasının 1895 yılında kullanıldığını biliyor muydunuz?
1895 yılında ABD’de Şükran Günü’nde düzenlenen otomobil yarışı için Chicago Sun Herald gazetesi 86 km uzunluğundaki Jackson Park’tan Waukegan’a uzanan ve Lincoln Park’ta sona eren parkuru gösteren bir harita hazırladı. Amerika’da benzinle çalışan ilk otomobili icat eden ve Amerika’da düzenlenen ilk otomobil yarışının birincisi olan pilot Frank Duryea, haritayı gazeteden yırtarak yanına aldı ve o yol haritasının yardımıyla kendisini birinciliğe götüren parkuru tamamladı.
Şimdi söyle bana GPS, beni en kısa yoldan harikalar diyarına nasıl götürürsün?
Zeynep ULUŞAHİN/ zeynep@otostil.com