1950’li yıllar Fransız üreticilerin altın çağının neredeyse sona erdiği zamanlardı. Ancak tamamen değil, neredeyse…
Bazı otomobiller vardır sizi baştan çıkarır, aklınızı başınızdan alır. Gerek tasarımları gerek performansları gerekse çağının ötesindeki teknolojileri ile bu araçlar aradan yıllar geçse bile hala dikkat çekmeyi başarıyor.
Fransız üretici Delahaye’nin ürettiği otomobillerde işte böyle araçlar. Aradan yıllar geçse bile kendisine hayran olunan firmanın Type 235 modeli sanki bir yürüyen Hermes çanta gibi. Fransız zarafetinin motorlu temsilcisi.
İlk kez 1951 yılında Paris Otomobil Fuarı’nda sergilenen 235 modeli, 135M modelinin yerini aldı. 1894 yılında kurucu Emile Delahaye tarafından üretilmeye başlanan Delahaye marka otomobiller tüm firmaların kısıtlı hammadde nedeniyle ekonomi yaptığı sırada lüksün zirvesindeki araçlarıyla ün yapmış bir marka. Bu markada asıl dikkat çeken nokta ise kurucusunun ilk üretiminden sadece 7 yıl sonra 1901 yılında fabrika müdürü Charles Weiffenbach’ın direksiyonun başına geçmesi olmuş. Bu yönetim değişikliğinde Emile’nin emeklilik kararı alması neden olmuş.
İlk başlarda yarış başarıları ve rekortmen teknelerle adından söz ettiren bu firma daha sonra otomobil üretimine başladı ve “Delahaye kadar sağlam” sloganıyla bir anda popüler oldu. Firmanın ürettiği araçların arıza yapmamasının etkisiyle reklamlarda kullanılan slogan bir anda gerçek hayatta kullanıcıların diline pelesenk oldu.
Büyük Buhran döneminde halk otomobil alamayacak kadar sıkıntılar yaşarken Delahaye, iş modelini geliştirmeye karar verdi. Böylesi zamanlarda herkse otomobil üretmek yerine “onları alabilecek” kişilere üretim yapma fikrini benimseyen firma üretim ekibine dönemin ünlü mühendislerini dahil ederek büyümeye başladı.
1935 yılında firma Type 135 isimli modelini hazırladı. Bu alçak gövdeli ancak bağımsız süspansiyonlu sanat eseri zenginler için bir anda gözde oyuncak halini aldı.
1930’ların sonu firma için önemli zamanlardı. Artık marka kendisini iyiden iyiye sosyeteye kanıtlamış, arzulanır bir marka haline gelmişti. Sanat düşkünleri için firmanın otomobilleri bir başyapıt olarak görülüyor ve ona sahip olmak statü için bir zorunluluk olarak algılanır hale gelmişti.
HEM YOLDA HEM PARKURLARDA
135 modeli aynı zamanda motorsporları konusunda kendisini kanıtlamış bir otomobildi. Lucy O’Reilly Schell tarafından yapılan maddi ve manevi katkılar sayesinde bir anda yarış parkurlarında boy gösteren 135, 1938 yılındaki Le Mans yarışını kazanmasıyla artık efsaneler arasına girmeye de hak kazanmış oldu.
1940’lı yıllara gelindiğinde ise savaş Delahaye’yi de vurdu. Firma o dönemde Alman ordusu için kamyon üreterek ayakta kalabildi. Ancak elde edilen gelir firma zar zor ayakta duruyor ve savaşın uzaması olasılığı ile kapanmaya yüz tutar hale geliyordu.
1946 yılında ise işler nihayet eskisi gibi olmaya başlamıştı. Delahaye yeniden 135 modelinin üretimine dönebildi. Elbette ilk anlarda bu araca talep eskiye nazaran azdı ancak bu markanın kemikleşen bir alıcı kitlesi olduğu için kamyon üretiminden kazanılan paraya kıyasla elde edilen gelir hatırı sayılır biçimde yüksekti.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve firma kısa süre sonra yeniden ekonomik darboğaza girdi. Talep bir türlü artmıyor, 135 modelinin artık eskimeye başladığını düşünen tüketiciler bu aracı satın almıyordu. Bu durumda Ar-Ge için önemli bir bütçe ayıramayacak olan firma hemen yeni bir strateji geliştirdi ve ortaya resimlerde gördüğünüz 235 modeli çıktı.
FİYATI YÜZÜNDEN ŞANSI OLMADI
Bu modelin satışa sunulması 1951 yılını buldu. Paris’te sergilendikten sonra 1954 yılına kadar üretilen model ne yazık ki yaklaşık 150 adet üretilmiş. Firmanın yanlış politikaları sonucu rakibi Jaguar XK120’nin 2 katı fiyatlı bu otomobil yerine tüketiciler Bentley Mark IV modelini tercih ediyordu. Çünkü ne olursa olsun sonuç itibariyle 235, 135 modelinin makyajlı bir versiyonu idi ve pek çok parçasını o modelden almıştı. Günümüzdeki gibi internet olmayabilir ancak dedikodular o dönemde de hızlı yayılıyordu ve bir otomobili bir kez kötülerseniz ve o söylentinin gerçek olduğu ortaya çıkarsa başarılı olmak için şansınız neredeyse hiç kalmıyor. Yazık ki Delahaye’de de böyle bir talihsizlik yaşandı ve firmanın bu büyük umutlar bağladığı otomobil zenginlerin oyuncağı olamadı.
Üstelik bu araçta hidrolik frenler, yarı otomatik şanzıman, bağımsız süspansiyon gibi pek çok yenilik olmasına rağmen bu kadar düşük satış rakamları herkes için sürpriz oldu.
Aracın prototipini tasarlama görevi Philippe Charbonneaux adlı şef tasarımcıya verilmişti. Ancak son dokunuşları yapma görevi ondan alındı.
1951 yılında tanıtılan otomobilin sağdan direksiyonlu versiyonun olması, kablolu frenleri, yeni süspansiyon sistemi gibi yenilikleri aynı 3.6 litrelik motorun gölgesinde kalmıştı. O dönemde ya aracı ihraç edecektin ya da fabrikanın kapısına kilit vuracaktın; iç pazarla devam etmek mümkün değildi. Zaten firma da bu nedenle aracın sağdan direksiyonlu versiyonunu hazırlamıştı. Ancak İngiltere’de de beklenen ilgi olmadı. Tutucu İngilizler bu araç yerine kendi üretimleri olan Jaguar ve Bentley’lere biniyor; Delahaye satış adetleri bakımından başarılı bir model olamıyordu.
Araç gerçekten de zamanın ötesinde yeniliklere sahipti. Örneğin opsiyonel yarı otomatik şanzıman (standart modelde 4 ileri manuel vardı) bugün bile örneği az rastlanacak kadar sessiz ve konforlu bir ünite idi. Ayrıca bu yürüyen oturma odasını durdurmak için fren pedalına diğer araçlardan daha az baskı uygulamanın yeterli olması da o dönem için önemli bir gelişmeydi; sağolsun yeni fren sistemi…
SADECE BİR AVUÇ KALDI
Kullandığımız bu 1953 model Type 235, aslında herşeyiyle gerçek bir Delahaye. Çünkü bu aracın şasi numarası bilinen son Delahaye’lerden. Hatta bazı kaynaklara göre bu araç Paris’te sergilenen ve halkın gördüğü son araç.
Koleksiyonlerin saldırısına uğrayan konuğumuz aslında gerçekten fabrikadan çıktığı gibi durmasıyla bile kendisine hayran bıraktırıyor. 60 yıldan fazla süredir hayatta olan bu otomobil sadece 19 bin km’de. Onun ilgili sahipleri sayesinde neredeyse hiç yağmur çamur görmemiş bu otomobil bizim özel çekimimiz için plaj havası almaya dışarı çıktı.
Şunu belirtmekte fayda var bu otomobil aynı zamanda güzelliği tescil edilmiş bir araç. 2008 yılında Pebble Beach’da düzenlenen yarışmada 3. olan aracın birinciliği kaçırmasına neden olan sorun sizce ne idi? Tahmin etmek neredeyse imkansız; sürücü koltuğunun altındaki halı toplanmış ve bu nedenle puan kaybı yaşamış. Evet bu yarışmalarda en ufak civata hatası bile kabul görmüyor ve sizin dikkat bile etmeyeceğiniz eksiklikler araçları prestijli ödüllerden mahrum bırakıyor.
İnanması güç belki ama bu güzel otomobil sadece 84 adet satıldı. Üretilen diğer araçların akıbeti hakkında farklı iddialar olmasına rağmen bilinen tek gerçek yollarda bu araçtan sadece birkaç adet görebildiğiniz. Çünkü aracın parçalarının bulunamaması nedeniyle en ufak bir kazada otomobiller parça yokluğu nedeniyle hurdaya ayrılıyordu. Zenginlerin hurda anlayışı bile bizlerden çok farklı öyle değil mi?
“Bu Delahaye’nin kaportasına 1952 yılından beri kimse dokunmadı”