İstanbul’un en büyük problemlerinden biri olan trafik, son yıllarda ivmesini artırarak biz İstanbulluların karşısına çıkmaya devam ediyor. İstanbul’un sorunlarının tartışıldığı her programda başrol oyuncusu olan trafik, daha uzun süre, belki de İstanbul var olduğu sürece sahnelerden inmeyecek gibi gözüküyor. Öyle ki İstanbul’u kime sorarsanız sorun ağızından çıkan ilk kelimelerin arasında trafik mutlaka oluyor. Galiba bu kötü şöhret, trafiği daha da çekilmez bir duruma getiriyor.
Zaman zaman şahit oluruz, yollar kilitlendiğinde bir tv kanalının muhabiri camı açık araca mikrofonunu uzatarak yorumlarını sorar ve herkesin ağzından aynı kelimeler dökülür: “yetkililer gerekli önlemleri almıyor!” “yollar yetersiz!”… Tüm bu ortak yakarışlarda haklılık payı olsa da kimse trafik sorununa farklı bir yönden yaklaşmıyor.
Belki de bu sorunu hafifletmenin anahtarını yetkililerin cebinde ya da yetersiz gördüğümüz yollarda aramamalıyız. İstanbul trafiğinde çok fazla otomobil olduğu doğrudur ama bu otomobilleri kullananlar da bizleriz ve hiçbir zaman İstanbullu için talihsizlik olan bu durumun ateşleyicilerinden olduğumuz gerçeğini düşünmemekteyiz.
Sürücülerin çok büyük bir bölümü kurallara uymamakta ve hatta aksine kurallara uymanın yanlış olduğunu düşünmektedir. Bu artık o kadar kabullenilmiş ki, yasak olanlar yasal olarak algılanmaya başlanmış durumda. Bu duruma verilebilecek en basit örnek ise birçok yolda emniyet şeridinin normal bir şeritmiş gibi kullanılıyor olmasıdır.
Aslında İstanbul trafiğini kalabalık olmasından ziyade çekilmez durumuna sokan sebep buna benzer kural ihlalleridir ve bunda yetkilileri veya yolları tek suçlu olarak göstermek aslında çok da adil olmayacaktır.
Beş araç öne geçmek için yapılan bu çağ dışı hamle bütün trafiğin akışını bozmakta ve belli bir süre sonra kilitlemesine sebebiyet vermekte. Oysaki kimse bu şerit ihlalini yapmasa yol kilitlenmek yerine yavaşça akacak ve kimsenin sinir sistemi bozulmayacak.
İşte bu durumda keşke muhabirin mikrofonuna şikayet ederken başkalarını suçlamasak da kendi suçumuzu da artık itiraf etsek.
Aslında sürücülerin şöyle bir silkinerek kendi muhakemelerini yapması gerekir. Acaba kurallara uyuyor muyum ya da hangi kuralları çiğniyorum ve bu şekilde nelere sebebiyet veriyorum? Bazı durumlarda küçük kural ihlalleri zararsızmış gibi gelebilir ama belli bir süre sonra artık bu kurtulması zor bir alışkanlığa dönüşmektedir.
Şunu da unutmamak lazım ki “kötü şeyler her zaman başkasının başına gelmez.” Bir gün ambulansta zamanla yarışan hasta ya da ölümle sonuçlanmış bir kazanın sorumlusu olabiliriz.
Tüm bunları düşünerek daha saygılı olmak ve kurallara uymak hem ruh hem de beden sağlığımız için tahminimizden çok daha faydalı olacaktır.