Yeni bir teknolojiyi ne kadar göbeğinden yakalarsak o kadar çok kullanıyoruz. Mesela benim gibi otuzlu yaşlarının sonunda olanlar bilgisayarla uzun mesailer harcayabiliyorken altmış yaş üstü çok mecbur değilse eğer tercihlerini bu vazgeçilmez teknolojiden uzak durmaktan yana kullanıyorlar. Daha genç nesiller ise çok daha ilgililer. Hatta eğerki bilişim sizin için ilgi alanı değilse aralarında yaptıkları bilgisayar sohbetleri çok yabancı gelebiliyor.
Peki bilgisayarın yeni nesil arasında gerek oyun gerekse bilgi amaçlı bu denli yoğun kullanılması ne kadar faydalı ya da ne kadar zararlı? Göreceli olduğu için cevap yelpazesi çok geniş aslında. Büyüklere göre, gerçek anlamda sosyallikten ödün veren gençlik, gençlere göre hızlı bilgi, adrenalin (ama statik, fiziksel destek parmaklarda), emekli savcı Nusret amca için sakin günler… Sokakta ses yapan çocuk olmadığı için “Gürültü yapmayın, şimdi iner keserim topunuzu” demesine gerek kalmıyor. Ne yalan söyleyeyim biz bu şekilde çok top kaybettik. Neyse konumuzdan sapmayalım, uzmanlara göre ise faydalarının yanında göz hastalıkları, radyasyona maruz kalma, duruşta ve iskelet yapısında bozukluklar gibi fiziksel zararları var.
Aynı durum cep telefonu kullanımında da var. Yine yaş gruplarına göre kullanım süresinde farklılıklar oluyor. Tabii istisnaları gözlem dışı bırakıyorum. Çok doğaldır ki hepimiz bu mükemmel icattan her türlü faydalanıyoruz. Ama bazıları için hayatın en önemli parçası halini almış durumda. Bir iletişim aracı olmanın dışında bir can yoldaşı.
Gençlerin de uğradığı mekanlarda bulunduğunuzda sanırım dikkatinizi çekiyordur. Bir masa etrafında oturan yaş ortalaması onaltı civarında gençler ve ortamda muhabbet yerine cep telefonu tuşlarının sesi. Hepsi mesajlaşıyor. Kimisinin suratında bir tebessüm, kimisinde çatık kaşlar. Tek bir kelime eden yok. Parmaklar birbiriyle yarışırcasına hareket ediyor.
Mesajlaşmanın yeni nesil arasındaki vazgeçilmez mevcudiyetine geçen gün dinlediğim bir radyo programında şahit oldum. DJ’nin “Aşk ne zaman biter?” sorusuna liseli bir genç kızın verdiği cevap “SMS bitince aşk biter.” oldu. Yanlış anlaşıldığını düşünen DJ soruyu tekrarlasa da gelen cevap çarpıcıydı. Mesajlaşırken duygular çok daha kolay iletildiği için mesajlaşma bitince duygusallık ve dolayısıyla aşk bitiyormuş! Tabii ki bu uç bir örnek ama etrafında bu tür manzaralar görmediğini kim söyleyebilir? Zaten GSM operatörlerinin öğrencilere vermiş olduğu binlerce SMS içeren paketler bunun bir kanıtı değil mi?
Aslında varmak istediğim esas mesele bu neslin yakın zamanda birer otomobil kullanıcısı olacağı! İnsanların alışkanlıklarından da kolay kolay vazgeçmediklerini göz önünde bulundurursak, yakın gelecekte yollarımızı bir tehlike beklediği öngörüsünü yapabilir miyiz? Unutmayalım ki cep telefonu ile mesajlaşmak, cep telefonu ile konuşmaktan kıyaslanamayacak kadar daha tehlikeli.
Güvenli sürüşler dilerim.