Yıllardır trafikteki sürücülerin araç kullanım alışkanlıklarına hep çok dikkat etmişimdir. Bunca zamandır yaptığım tüm bu nacizane gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki araç kullanım özelliklerimiz olumlu yönde hiç değişmedi.
Yaşanan tüm can ve mal kayıplarına rağmen nedense hiç ders alamamışız. Her yıl bayram gündeminin en önemli haberi kazalar ve ölümler olurken görüyoruz ki sürücüler pek de bir sorumluluk üstlenmeye yeltenmemiş. Ya da şöyle de diyebiliriz; durumdan endişe duyarak daha tedbirli araç kullanmaya yönelenlerden daha fazla, cahil sürücüler peydahlanmış yollarımızda… Herkese de haksızlık yapmamak lazım!
Tabii ki kazaların en acı sonucu ölümler ama bunun dışında kaybettiğimiz o kadar fazla şey var ki. Bencil, cahil bir sürücünün yaptığı bir hata o an için yüzlerce kişiyi etkileyebiliyor. Çok yakın bir zamanda gördüğüm bir kaza bu anlattıklarımı en iyi şekilde açıklayan örnek olacaktır. Çalıştığım plazaya giderken otopark girişinin hemen yüz metre ilerisinde ters yola girmiş bir hatlı minibüsün sıkıştırdığı araca çarpması ile yol kapanmıştı. Şansıma ben plazanın otoparkına girerek bu kalabalıktan sıyrılıp normal bir saatte çalışıyor olduğum on sekizinci kata çıktım. Durumun vahimliğini işte o an anladım. Maddi hasarı çok olmayan bu sorumsuzca yapılan kazanın aslında inanılmaz bir etkisi vardı. Kuşbakışı görebildiğim bütün tali ve anayollar kilitlenmiş, yüzlerce araç sıkışıp kalmıştı.
Gelin hayal gücümüzü çalıştırıp orada kalan araçların içindeki hayatlara dair tahminlerde bulunalım.
Volkan üniversiteyi bitirmiş ve iki yıldır iş bulamıyor. Hayatının işi olduğunu düşündüğü ve meziyetlerinden dolayı kabul edilme olasılığı yüksek bir iş görüşmesine gidiyor, daha doğrusu gidiyordu; artık böyle bir şansı yok!
Nevzat amca hastaneden randevusunu almış 15 gündür dişini sıkarak beklediği muayeneye gidiyor. Yaş zaten 82, yollarda çok zorlanıyor ve bu muayeneyi kaçırırsa bir 15 gün sonrasına alacağı muayeneye belki de hiç gidemeyebilir!
Tarık tam iki buçuk aydır bu projeye hazırlanıyor. Eğer ki bu sabah yapacağı sunumda yöneticilerinden tam not alırsa üç senedir beklediği terfiyi bu sefer koparabilir!
Canan zaten çok zorlu bir hamilelik geçirmişti. Bebeğin gelmesine daha en az bir hafta varken büyük bir sancıyla uyandı ve hemen eşini aradı. Eşi patrondan izin aldı ve çok yakınındaki evine gitmek için aracına bindi ama trafikte kilitlendi kaldı. Ne ileri ne geri. Canan acılar içinde eşini bekliyor. Şunun şurasında arabayla 10 dakikalık mesafe…
Sizce her ikisinin de akıllarından ne geçiyor?
Hasan İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyacağı için çok mutlu, aslında ailesi ile birlikte Malatya’da yaşıyor. Dün kayıt için İstanbul’a geldi ve bu sabah uçağa binip tekrar Malatya’ya dönecek çünkü ablasının düğünü var. Zar zor denkleştirdiği parayla bir uçak bileti almıştı ve o sabah havaalanına gitmek için yola çıktı ama çıktığıyla kaldı ve uçağı kaçırdı. Ablasının düğününe yetişemedi!
Hangimiz ablasının düğününü kaçırmak ister? Kaçırsak da “Neyse şansa bak” mı deriz? Peki Canan’ın bebeğine birşey olsa “geçmiş olsun” mu deriz? Nevzat amca bir daha aldığı randevuya gidemeden vefat etse, sadece “başımız sağolsun” mu diyeceğiz. Tarık’a “olur böyle şeyler” ya da Volkan’a “boşver canım sana iş mi yok” diyeceğiz?
Tabii ki böyle diyemeyiz ama o sorumsuz davranışı yüzünden bu kadar hayatı etkileyen şoförün kaza sonrası olası cümlesini ben söyleyeyim: “ Hay Allah şansa bak, geçmiş olsun birader, Allah korudu bak cana geleceğine mala geldi. Olur böyle şeyler, boşver takma kafana senin yoksa benim tanıdık tamircim var.”
Biraz fazla duygusal oldu belki ama inanın görmediğimiz, duymadığımız bir dolu buna benzer olay yaşanıyor. Başımıza gelmediği için de hala ders almıyoruz ama unutmayalım kötü şeyler her zaman başkasının başına gelmez.
Sevgiyle kalın…